Şimdi "Bunca derdin kasavetin ortasında nereden çıktı 'gülümseyen öyküler' yazmak? Bizim gülecek gülümseyecek halimiz mi var?" diyeceksiniz.
Haklısınız...
Kimine tanık olduğum kimini okuduğum gazete haberlerinden esinlenerek kurguladığım kiminin de kahramanı olduğum bu öyküler yaşanırken ben de sizin gibi düşünmüştüm. Üzülmüş belki d2012e ağlamıştım. Ama aradan zaman geçip de o yaşanmışlıkları anımsarken gülümsedim hep; birçoğu tatlı birer anı oldu benim için. İnanıyorum ki siz de geçmişte bıraktığınız birçok üzücü anınıza gülüyorsunuzdur onları anımsarken... Buruk da olsa gülümsüyorsunuzdur.
Bu kez istedim ki önceden gülelim... Yaşarken ya da yaşamaya hazırlanırken gülelim bu olaylara. Çünkü birincisi; karşısına çıkan olay ya da sorun ne denli zorlu olursa olsun onu gülümseyerek karşılayan insan güçlü insandır. O olayın ya da sorunun üstesinden gelecektir. Bunu biliyorum...
İkincisi; gülmek kabullenmek demek değil tam tersine karşı durmaktır. Gülmek bir çeşit tepkidir. Çoğumuz kızdığımızda sinirlendiğimizde de başımızı olumsuz anlamda sallayarak güleriz belaya bulaşmamak için. Bunu da biliyorum...
Üçüncüsü ve en önemlisi; sizi bunca üzen ağlatan varken onların arasına bir de ben eklenmek istemiyorum. Ve işte en iyi bildiğim de bu...
Bunun için yazdım bu gülümseyen öyküleri. Güleç yüzün size ne denli yakıştığını göstermek bir çeşit ayna görevi üstlenmek için yazdım. İçinizde zaten var olan sıcacık duyguların ayaklanıp buzdağlarını eritmesine yardımcı olmak için yazdım. Sizi çok sevdiğim için yazdım...
Gülümseyen öykülerim yüzünüzü birazcık güldürebilirse ne mutlu bana!
Yüzünüzden gülücük hiç eksik olmasın...