"Kelepçeleyip götürdüler. İki gün nezarette kaldım.
Amir sordu ben anlattım. Babacan bir adamdı. Hulusi Kentmen'inkilere benzeyen bıyıkları vardı. 'Bak oğlum'dedi 'ölenle ölünmez. Hem devlet malına bir ton zarar vermişsin. Adamlar gidip rapor almışlar.' Sustum ne desem içim acıyordu. Ayağa kalkıp yanıma geldi. 'Hadi var git yoluna' dedi. Kemerimi bağcıklarımı verdi. Gemiciler sonradan ne düşündülerse şikâyetçi olmamışlar. Bir kalem verdi imzaladım tutanağı. Her yanım morarmıştı. Vapura binemezdim artık. Yeryüzündeki hiçbir vapura binmeyeceğime yemin ederken öğle oldu."
Vapurlara Küsmek ortalarından kırılıp üzerimize
yıkılan sözcüklerin ayrılık şarkılarına benzeyen suskunlukların ve hayatın gelip dostlukların orta yerine oturduğu binlerce parçaya bölündüğü bir dünyanın ahşap oymalı kapılarını açmaya çağırıyor bizi. İçimizdeki alacakaranlıklara ve insana yapılan bu yolculukta tek kılavuz ise sözcükler...