3 Mayıs 1968 yılında öğrenciler Paris Sorbonne Üniversitesi'nde başlayan isyan hareketiyle meclisi fes edecek kadar ileri gitmişlerdi. Yıllar sonra Jorge Semprun o günleri şöyle anlatmıştı: 'Barikatlar sokakları tıkıyor ama perspektifleri açıyor.' Susan Sontag ise Godard için 'O yalnızca akıllı bir ikon kırıcı değil sinemanın kasıtlı bir yıkıcısıdır' açıklamasını yapıyordu. Joan Baez ve Bob Dylan özgürlük şarkıları dünyanın bütün sokaklarında nefes alıyordu. Dany Cohn-Bendit meydanlarda mevcut siyasi yetkeye meydan okuyordu. RAF artık söz'ün ötesine geçmişti. Ulrike Meinhof 'Çok güvenli görünüyorsunuz! Fakat sanmayın ki bu artık böylece devam edecek! Öfke ve nefret biziz. O öfke ve nefret bizi büyük bir kavşakta mücadele edenlerle birleştirecek. Kendi korkunuzu yasaklayamazsınız! '
Sinemanın işte bu gerçeklikle dolaysız ilişkisine en iyi örnek 60'lı yıllardır. Egemen olanla muhalifin büyük bir kapışmaya girdiği bu yıllarda tüm dünyayı etkileyen en çarpıcı dönem '68 kuşağı' olgusunu yaratan 1968 yılıdır. İçinde yaşanılan durumun sorgulandığı itiraz mekanizmalarının giderek arttığı bu dönem Amerika'da Easy Rider MASH İtalya'da İşçi Sınıfı Cennete Gider Yunanistan'da Z Fransa'da Çinli Kız gibi filmler dönemin en canlı ve etkileyici örnekleriydiler. Ertan Yılmaz '68 ve Sinema' kitabında 68 rüzgarını arkasına alarak çekilen bu siyasi içerikli filmlerin sinemaya olan yansımalarını ayrıntılarıyla inceliyor.