"...Ne yazık ki Balkanlar'da günbegün çeteler gayelerine ulaşıyordu. Koskoca Osmanlı Balkanlarda Müslüman Türk tebaasını bir avuç eşkıyanın insafına terk etmişti. Ayrılıkçı çetelerin gün geçmiyordu ki baskınsız bir gecesi geçsin. Her gece gözlerine kestirdikleri birkaç köyü ateşe veriyor masum insanları katlediyor namusu kirletilen iffet sahibi kızlar kadınlar intihar ediyor canlar gidiyor ocaklar sönüyordu...
"...Eksi kırk dereceleri bulan şiddetli ayazla birlikte askerlerin gözündeki yaşlar donmaya başlamıştı. Bu donma gözlerinin kör olmasına sebep olmuştu. Arkadaşlarına ağlayan gözler donarak kör olmuştu ama askerler bunun farkında değillerdi. Onlar zifiri karanlıkta ilerledikleri için kör olduklarını fark etmemişlerdi..."
"...Yarbay Esat Bey verilen görevi çok iyi anlamıştı. Süvari alayı kılıçlarını çekerek dörtnala adeta uçarcasına söylenen yerlere koşuyordu. Savaş kokusu alan atlar bile mutluluktan yelelerini ve kuyruklarını kabartmışlardı. Anafartalar Köyünden geçerken düşman topçusunun dikkatini çekmişlerdi. Ama onların umrunda bile değildi. Top atışlarıyla vurulan atlar yere kapaklanıyor üzerindeki süvariler on-on beş metre ileri fırlıyor düştüğü yerden tekrar kalkarak elinde kılıcı koşmaya başlıyordu..."