İnsanoğlu aklı keşfetti. Ardından zekilerle kurnazlar ayrışmaya başladı; zeka yanına sevgi yaratıcılık insancıllık gibi evrensel kavramları toplarken kurnazlık da pragmatizm abartı kaypaklık yanıltma gibi pratik uygulamalarla sıkı sıkıya ittifak yaptı. Sonra karşı karşıya geldiler: Zekâ rakibine akılla muhalefet ederken kurnazlık diğerine şiddetle saldırdı. Zeka-Aklıselim Cephesi sanat dayanışma ve evrenselliği geliştirdi silah olarak Kurnazlık Paktı ise önce politikayı ve nihayet medyayı.
Süreç içinde medya öyle hale geldi ki kurnazlık ayakta kalmak için başvurulan bir savunma mekanizması olmanın ötesine geçip karalama sistemine bile dönüştü. Birinin karalanması gerekiyorsa herkes aynı kulvarda koşmayı görev bildi. Biri kötülenmeye başlandıysa herkes ağız birliği etmeyi ilke haline getirdi. Çirkin ve dışarıya her yönüyle kapalı bir kast oluşturdular medya kisvesi altında.
Bu kitap neonlarla renk verilmek istenen o kasvetli binanın topluma bakan cephesini sıyırıp alıyor ortaya bir bebek evi çıkartıyor. O minik odacıklara türlü hallerde yakalanmış koca koca medya mensupları yerleştirin hayalinizde; araya da biraz koca koca politikacı serpiştirin.
Bu kitap sadece bir taciz hikâyesi anlatmıyor.
Bu kitap 21. Yüzyılın en flaş davasını kimi akıl almaz komplo teorilerinin hikâyesini de anlatmıyor. Türkiyede tuhaflaşan anlaşılmaz hale gelen medya girdabının hikâyesi de değil burada anlatılan.
Öyleyse ne?
Kanlı bir linç girişimi... Yaralı ve zayıf düşmüş ava yöneltilen organize bir sırtlan saldırısı... Bir kadının özelinde Kadına uygulanan çirkin bir cürüm... Zulüm...