"Anılar labiretinde kaybolmadan dönelim fünyesi çekik bombalara. Sevgiler birer çift iskarpin olsaydı Amelda Marcos'un gardırobuna benzeyecekti ruhları. Bir sevgiden ötekine tanışmak zahmetli iş. Kutulara doldururlar hayatlarını her aşk mevsiminde yeniden göçerler bir başka kente. Bazen de başka ülkeye.
Dardır canevleri. Fındık oda mercimek sofa. Fazla sığmaz içlerine. Hasistir gönülleri. İmarethane değil ki bu a canım. Euridice'yi arzın yedi kat altından çıkartıp getirmeye yetmez yürekleri....
Yüreğim parça parça olup Hasankeyf'ten Ihlara'ya kadar savrulunca hafiflemedim değil. Çok ağırlaşmıştım zaten. Asılanlar kurşuna dizilinler intihar edenler eceliyle gidenler. Yiğit iken ölenlere yanıp göğnüyerek paçavraya dönmüştü billahi.
Bu yürek infilakının bir getirimi daha oldu. Stefan Zweig'in amoka tutulan doktoru gibi koşmaya başladı yazma isteği. Önceleri bir tropikal hummanın sayıklamasıyla yazılar...
Özveriler buruşturulup atılan dostluklar örselenen sevgiler tanık bekliyor. Beni unutun dert değil. Fünyesi çekili bombalarla ilgili öğüdümü unutmayın fakat."