7 yıl önce 6 genç yazarımız bastığımız topraklarda soluduğumuz havada bildiğimiz mekânlarda yaşanan anlatılan öyküleri yazıya dökmeye karar verirler ve ANADOLU KORKU ÖYKÜLERİ çıkar ortaya. Anadolu toprakları fısıldadığı binlerce söylenceyle malzeme verir yetenekli kalemlere. Maden o kadar verimlidir ki tek kitap yetmez "korku"yu barındırmaya; ikinci kitap çıkagelir 2013'te.
Çocukluğumuzdan anımsadığımız korku sahneleri vardır. Ya bir kitapta okuyup gözümüzde canlandırmış ya da bir filmde seyredip zihnimize kazımışızdır. Bizi etkilemiştir; karanlık korkumuzu yalnızlık korkumuzu besleyip büyütmüştür. Yıllar sonra da anımsarız: Belki tek karelik patlayıp sönen bir flaş; belki keskin tiz bir çığlık olarak katılır gündelik yaşamımıza. Dolunay geceleri kurt adam dişleri vampir gözleri malzeme oluşturur kâbuslarımıza.
Yine de çok "tanıdık" değildir bu "korku". Kurgusunda tınısında renginde kokusunda sesinde nefesinde bir yabancılık bir uzaklık vardır. Benliğimize katmayız iliklerimize işlemez küçümseyebiliriz onu; hatta dalga geçebiliriz bu korkuyla. Çünkü "bizden" değildir; yolumuza çıkmayacaktır başımıza gelmeyecektir...
Büyük kent korkuları başka kırsal alan korkuları bambaşkadır. Kırsal alana özgü korku; doğayla doğanın gücüyle batıl inançlarla iç içedir ve çarpıcılığını da inandırıcılığını da onlardan alır.
Ücra köylerin geleneklere bürünmüş kasabaların kuytu ormanların bir görünen bir kaybolan mağaraların dipsiz kuyuların gizleri ve bu gizlerin yaşattığı heyecanlar korkular kâbuslar...