BİRİNCİ KİTAP: Yaratılışından İtibaren İnsan Olma Yönünde Evrimleşen İnsan Bu bölümde bilimsel ve dinsel çevrelerin aynı zamanda ancak çok zıt yorumlar ile ve farklı şekillerde kaleme alınan Dünyanın ve canlı hayatın yaratılışı ile ilgili kuramlar ile karşılaşacağız. Yaratılışta sıradan bir memeli canlı olarak yaratılmış insan neslinin yaratılışından milyonlarca yıl sonra vardığı evrim çizgisinden sonra bir anda son yüz elli bin yıl gibi yaratılışın milyonla ifade edilen seyri içinde çok kısa bir süreçte adeta evrimde müthiş bir sıçrama yaparak düşünen konuşan yargılayan gerçek insana dönüşmesini izleyeceğiz. İnsanoğlunun ve içinde yaşadığı geliştiği dünyanın ve esas konumuza ilişkin olarak da Anadolu yarımadasının da dâhil olduğu Mezopotamya ve kuzeyindeki bugünkü tanımlama ile gelmiş geçmiş tüm uygarlıkların doğumu. na sahne olan Ortadoğu'nun ve insanlarının antropolojik sosyolojik ve mitolojik yaratılış hikâyesini bulacağız. İlk insanın birey olarak insanı çağdaş insana dönüştüren temel özellikleri ile onu yönlendiren bazen de korkutan içgüdülerini duygularını ve avcı toplayıcı olarak başladığı yaşama birey toplumsal bilinç kazandıkça kültür düzeyi yükseldikçe karşılaştığı ve aşmak zorunda kaldığı kişisel ve sosyal problemleri içeriyor.
İKİNCİ KİTAP: Sosyalleşen İnsanın Anadolu'da Düşünen İnsan Olmasının Hikâyesi Bu çalışmanın İkinci Bölümü'nde ise birey olarak yaratılmış insanın; sosyalleşmesi ilk toplumların ulusların kavimlerin doğması bir diğeri ile etkileşim kurarak şekillenmesi göçlerle dünyaya yayılmaları kültür ve medeniyet halkalarında edindikleri özel yerlerini bulacağız. Bu bizim konumuzun da esası olan Anadolu yarımadasında ilk halkların ilk uygarlık kurucularının günümüzde siyasi amaçlarla kullanıldığını bazı millet veya etnik topluluklarca sahiplenildiğini ve mirasından hak talep edilecek ataları olması iddialarının kanıtlanmasının da mümkün olmasa dahi ısrar edildiğini biliyoruz. Bu bölümde en önemli tema ve çalışmamızın hedefi kendisini bugün Türk adı ile tanımlayan toplumumuzun da üzerinde yaşadığı uluslararası coğrafyada Anadolu ismi ile anılan ülke. Hazar'dan Ege'ye uzanan ve yüz ölçümü 1 milyon kilometre kareyi aşan bu coğrafyanın topraklarında geçmiş bin yıllarda yaşayan ve göçlerle gelen geçen veya kalıcı olan kavimlerce ekilen kültür tohumlarının günümüze kadar gelişmesini göreceğiz. Osmanlı'nın altı yüz yıl hüküm sürdüğü bu toprakların Cumhuriyet dönemine kadar son sahibi olması konumuzun esas unsurudur. Sadece meçhul bir Oğuz/Türkmen aşireti olan Osmanlı'nın karanlıklar içinden gelip bölgedeki ani ve sessiz yükselişinin tarihteki sisli ve gizemli safhalarını araştıracağız.
ÜÇÜNCÜ KİTAP: Anadolu İnsanının Son Yüz Yılı ve Ulus Kimliği Kazanma Çabaları Birinci ve ikinci kitaplarda biyolojik düşünsel ve toplumsal olarak örgütlenmesini bitirmiş insanın Anadolu'da hamur olarak binlerce yıldan sonra artık belirginleşmiş olan etnik yapısının çeşitli kaynaklarca oluşturulan bilimsel karışımını istatistik ve rakamlarla ifadesini bulacağız. Batan bir imparatorluğun enkazından çağdaş ve uygar bir devlet ve ulusu hedefleyen Mustafa Kemali izleyeceğiz. Öncelikle Anadolu'yu Osmanlının çürümesinden yararlanarak ortaklarıyla paylaşmak isteyen Cihan harbi galiplerinden kurtarmak gerekiyordu. Kendi ideallerini paylaşan yurtsever arkadaşları ile Anadolu'ya geçen Mustafa Kemalin bu ülkede bulduğu bin yıllardan arta kalan çok dinli çok kültürlü bir insan yapısıydı. Bu nüfus yapısı ise savaştan yeni çıkmış erkek nüfusu kırılmış harap Asırlardır ihmal edilmiş yolsuz sanayi ve eğitimden yoksun ezik ve bezgin bir halklar kümesi idi.
Anadolu'da yaşayan ve Osmanlının bir azınlık olarak bile hatırlayamadığı Türkmen ile diğer kadim Anadolu halklarından kaynaşmış yeni bir ulus yaratmağa çalışan Mustafa Kemal ve dava arkadaşlarının gayretlerini ve ulaşmakta güçlük çektiği sonuçlarına şahit olacağız.