Şair saçlarına güneş değmemiş kızların ve hep kayıtsız bir koşunun özlemini taşıyan gençlerin ülkesinde doğdu. İçinde bulunduğu şartları bahane ederek teslim olabilirdi. Acılarımız vardı bizim de ve yağma sofrasından beter hayatlarımız ne bir sınır karakolumuz oldu ne de kendi vatanımız. Her zaman biraz çaresiz her zaman biraz suçluyuz dediği halde sığmaz kabına. Kurak topraklarda doğduğuna bakmadan gözlerdeki denizi keşfeder. Kutupta bir bahar olduğunu ve buz dağları üzerine bir güneşin doğduğunu görür. Doğu topraklarının çatlaklarını çocukluğunun düş deniziyle doldurur. Beluga balinasıyla buzlu denizlerin gazabına uğrar yağmurcunla Cezayir menekşesiyle çalılıkta çırpınan serçelerle arkadaşlık eder. Ve hiç unutamadığı iki yaralı yusufçukla tanışır. Meleklerin ve yıldızların gözleri önünde bir adamın asıldığına tanıklık eder. Tutsakları öldürten albenisi ile özgürlük inatçı bir hayal gibi suya yansır onun şiirinde. Bazen rüzgar saçlarıma sataşıyor hayal kırıklığı umutlarıma bırakırım kendimi en karanlık en hırçın sulara .deyip pes eder gibi görünürken birden sarılır kalemine ve sanıyor musun ki öyle kolay vazgeçerim davamdan öyle kolay ölür müyüm ben zafere ulaşmadan elim kalem tutana dek şiir yazacağım diyerek yeniden direnişe geçer. Ve gidecek başka yeri olmayan asilerin bir gün mutlaka Rahman'ın topraklarına döneceklerine inanır.