Bu kitapta ele alınan devlet teorilerinin birçoğu sanayileşmiş ulus-devlete ya da egemen kapitalist ekonomilerle karmaşık bir ilişki içerisinde olan bağımlı ulus-devlete değgindir. Bugünün küreselleşmiş enformasyon ekonomisinde bu teoriler hâlâ geçerlidir ancak bunların hızla değişen bir bağlama uyarlanmaları gerekmektedir. Sonuçta devlet teorileri ulus-devletlerin çokluktan ziyade azın çıkarlarını temsil etmeleri gerçeği karşısında kendi iktidarlarını nasıl yeniden üretmeye çalıştıkları konusuna onların meşruiyet arayışlarına odaklanırlar. Küreselleşmiş bir bağlamda bu süreç daha da karmaşıklaşır. Çünkü ulus-devlet çokluğu meşruiyetine ikna etmek için kullanabileceği imkanlar açısından giderek daha fazla kısıtlansa da enformasyon teknolojisi ve iletişim bilgiyi çokluğun erişimine açmıştır. Dolayısıyla diğer bütün sosyal teoriler gibi devlet ve siyaset teorisinin de değişim sürecinin parametreleri ışığında yeniden değerlendirilmesinde fayda vardır. Kitabın yanıt aradığı sorular (Bir araştırma nesnesi olarak Devlet'e nasıl yaklaşılmalı? Devlet'in neliğine ve nasıl işlediğine ilişkin ne gibi tartışmalar var? Toplum ile Devlet'in rolüne yönelik değişik bakış açıları toplumsal değişimle ilişkili siyasetin hem araç hem de amaç temelinde farklılaşmasına nasıl yol açmaktadır? vb.) içinde yaşadığımız tarihsel gerçekliklerle sıkı sıkıya bağlantılı olmayı sürdürmektedir. Bu eseri zamana dayanıklı ve değerli kılan da budur.