Balkanları sınırları içine almış tüm devletler gibi Osmanlı Devleti için de Tuna nehri büyük önem taşımıştır. Nehrin siyasî askerî ekonomik jeopolitik önemi Osmanlı Devleti'nin Rumeli toprakları üzerinde Tuna'ya vazgeçilmez bir konum kazandırmıştı. Nehrin kuzeyine çıkmak devlet adamları askerler aydınlar ve Osmanlı Kamuoyunu gururlandırmış devletin toplum üzerindeki güvenini daha da sağlamlaştırmıştı. İleri hareketler sırasında fetihleri kolaylaştırıcı tesiri izlenilen fetih siyasetinin belirlenmesinde etkili olmuştur. Osmanlı ileri yürüyüşünün durduğu XVI. yüzyıldan sonra bu sefer de Tuna Batı dünyasıyla kendisini ayıran sınır olarak kabul edilmiştir. XVII. yüzyıldan itibaren Avusturya ve XVIII. yüzyıldan itibaren Rusya ile girdiği daimi mücadelelerinde Tuna'nın askerî ve jeopolitik önemi Osmanlı kamuoyunda zamanla anlam değiştirerek kendisi ile düşmanları arasında bir güvenlik sınırı manevî bir set olarak algılandı. Hatta bazı Osmanlı aydınları için Tuna Doğu ile Batı medeniyetlerini ayıran sınırdı. Belki de bu anlayışın sonu Osmanlı Devleti Balkanlar'dan çekilince Tuna'da akıp giden hüznümüz olmuştu. Uğruna marşlar türküler şiirler söylenmiş romanlar yazılmıştır.