Türkiyede sosyalistler iki önemli yıkım yaşadılar.Bunlar 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi 1989-1991 yıllarında Doğu Avrupa ve Sovyetlerin yıkılması 12 Eylül Darbesi sossyalistlerin fiziki ideolojik siyasi ve örgütsel olarak ezdi geçti. Doğu Avrupa ve Sovyetlerin yıkılması ise var olan "umutları" "inançları" aldı götürdü Bu iki olay sonucu yaşanan medcezir sosyalistleri yeni yol arayışlarına sevk etti. Bir kısım sosyalist yıkımın şiddetine direnemeyerek (birçok nedenin bileşkesi sonucu) safları terk etti kalanlar ise şok ve şaşkınlıkla tabir uygunsa sağa sola saldırmaya başladılar.
Marksizm içinde kalınarak (gelişme değişme zenginleştirme varsa yanlışlardan arındırmayı dikkate alarak) her konumunun ve sorunun aşılacağı mümkün ve zor değilken onların bir kısmı (kendi siyasal çizgilerinin yeterli ve net olmamasından dolayı) siyasi yaşamlarını dışardan (Marksizm dışında) aramaya başladı ve başlattığı Marksizmin yeterince üzerinde durmadığı psikoloji sosyoloji sanat post akımlar sivil toplumculuk ve marjinal konular üzerinde yoğunlaşmaya başladılar. Diğer bir kısım ise Marksizmin temel konularım dikkate alsalar da mutlakçı tutucu statükocu bir şekilde o konulan değerlendirdiler.
Siyasi çizgilerinin gereği de zaten böyle tezahür ediyordu. Bu durum zaten iki yıkımla prestij kaybeden sosyalistleri daha da yıprattı açmazı devam ettirdi işte biz bu olumsuzluğa mütevazı bir şekilde de olsa el koymaya şok ve şaşkınlığı dayatmaya olumsuzluğu olumluluk anlamında aşmak doğrultusunda yazmaya başladık temel amacımız Marksizmin içinde kalınarak her konunun biraz çaba sonucu netleşeceği var olan boşlukların doldurulabileceği ihtiyaçlara cevap vereceği noktaları çözebileceğine olan inanç ve güvenimizdi.