İnsan zorla sevebilirdi ama zorla aşık olunmazdı. Bu amansız açmaz aşkı sevgiden ayıran en keskin çizgiydi. Hicran 'm kaldığı ikilemlerin en çetini İdris 'in diplerde gezinen çaresizliğiydi.Zaruri aşk bu yüzden ateşe benzerdi. Yaklaştıkça vakar yıkıp dağıtırdı. Bu ateşi söndüren tek şey ölümdü. Bile bile ateşe allar yanmayı ve kül olmayı göze alırdın.Onların hiçliğe gönüllü hayatlarının önündeki tek çıkar yol da esasında çıkmaz bir sokaktı. Aşkları zorunlu göçlerde doğmuştu. Bu aşk kaçınılmazlıkların tutuşturduğu ve hızla sönen bir ateş gibiydi. Ne Hicran ne de İdris 7 ısıtmış aydınlatmıştı. Her ikisini de yakıp kavurmuş hızla yok etmişti.Ateşin ve aşkın adı terörden kaçıp gelen ve amcasının oğluyla evlendirilmek istenen Hicran ile Afrika'daki iç savaştan kurtulan İdris'in hayatlarını İstanbul'da kesiştiren zaruretin de adıydı. Üçü de közdü kordu alevdi. Belki istedikleri yere savrulabilmişlerdi ama ateşi harlayan rüzgar çok geçmeden onları da yakalayacak ve yürek yangınlarını körükleyecekti. Sonra da usul usul sönecek ve pus olacaklardı.