Farsçadan çevirisini yaptığımız Alaaddin Ata Melik Cüveynî'nin dünya fatihinin (Cengiz Han'ın) tarihi anlamına gelen Târih-i Cihan Güşa adlı eseri üç cild halindedir. Birinci ciltte uzun bir Önsöz'den sonra Moğolların eski âdet ve gelenekleriyle Cengiz'in yasalarına; onun ortaya çıkışına ve Uygur memleketlerindeki fetihlerine değinilir ve bu münasebetle Uygurların dinleri âdetleri ve efsaneleri hakkında kıymetli bilgiler verilir. Bundan sonra Cengiz'in ölümüne kadar Maveraünnehr ve İran'daki fetihleri ve Güyük Han'ın ölümüne kadar meydana gelen olaylar geniş bir şekilde anlatılır Tuli ile Çağatay'dan kısaca bahsedilir. Tarihçiler onun bu ciltte verdiği bilgilerin başka hiçbir kaynakta bulunmamasından dolayı çok kıymetli olduğunu belirtirlerken bazı yerlerin bilhassa asker ve ölü sayısı hakkında verdiği rakamlarla ilgili yerlerin çok mübalağalı ve itimada lâyık olmadığını söylerler. Buna onun Buhara iç kalesini savunanların sayısını 30 bin olarak gösterirken olayın şahidi olan İbnü'l-Esir'in 400 olarak göstermesini örnek verirler.
Kitabın ikinci cildinde Harezmşahlar tarihinden bahsedilmekte bilhassa son hükümdarlar hakkında uzun tafsilât verilmektedir. Yazarın çeşitli kaynaklara dayanarak yazdığı bu ciltte Kara Hıtaylar hakkında verdiği bilgilerin başka kaynaklarda bulunmaması onun tarihî değerini daha da artırmaktadır. Ayrıca bu ciltte Ögedey zamanından XII Tarih-i Cihan Güşa başlayarak Hülagu'nun İran'a gelişine kadar hüküm süren Moğol hükümdarlarından da bahsedilmektedir. Yazarın Moğol hakimlerinden bahseden son kısmına ait olaylar hakkındaki bilgilerin bazılarını kendisi gibi devlet hizmetinde bulunmuş olan babasından duyduklarına ve bazılarını da bizzat kendi gördüklerine dayandırmıştır.
Üçüncü cilt Mengü(Mönke) Han'ın tahta oturuş töreninin tasviri ile başlayıp onun saltanatının ilk yılları hakkında biraz bilgi verdikten sonra Hülagu'nun İran'a hareketi ve İsmailî kalelerinin alınıp yıkılması konularıyla devam etmekte ve bunu takiben Alamut İsmailîleri ve bunların mezhepleri hakkında uzun tafsilâta girişmektedir. Yazarın bu savaşlara katıldığı ve Alamut kütüphanesinden de faydalandığı göz önünde bulundurulursa bu cildin de önemi kendiliğinden ortaya çıkar.