Fırsat vermediler sana sen olman için...
Ve sen sen olamadın yaşamın boyunca...
Doğduğun yer farklı olsaydı eğer; ailen inancın kültürün değerlerin ve yaşamın da farklı olacaktı... Şimdiki sen ile ne
benzerliğin olacaktı o zaman? Belki de hiç...
O zaman her gün bu 'ben' dediğin ne? Sonsuz bir uzayda küçük bir küre üzerinde kısa bir zaman diliminde yaşayan rastlantısal bir karakter... Kendisi bu kadar rastantısal olan bir karakterin; doğrular yanlışlar insanlar ve hayat hakkında yaptığı yorumlar ve vardığı yargılar ne kadar gerçek olabilir ki?"
Bir süre sessiz kaldıktan sonra ağır ağır devam etti: "Beşer evrende uykuya en düşkün varlıktır... Gece gözünü kapar ve uyur...
Gündüz gözünü açar ve uyur... Rüya gördüğünü fark etmeyenin ise o rüyanın içinde savrulmaktan başka şansı yoktur..."
"Anka'nın Kanatları" -tanıdığı herkes gibi- sorgulanmamış yaşamını tüketip zamanı dolduğunda kendi varlığına ve içinde yaşadığı varoluşa ait hiçbir gerçek cevaba ulaşamadan dünyayı terk edecek bir bireyin; dünyayı ve kendini sorgulamaya başladıktan sonra ona görünür kılınan bir 'kapı'dan içeri girmesiyle başlayan ve tüm varlığını dönüştüren gizemli yolculuğunun anlatımı...
İsimlerin ve cinsiyetlerin açığa vurulmadığı; varoluş yaşam ölüm anlam dinler felsefeler aydınlanma insan ve hepsinin ardında yatan Hakikat üzerine süren tarifi zor diyalog okuyucuyu -Mevlana ve Yunus Emre'lerin de içinde yoğrulduğu- varlıksal öğretinin kendine has atmosferi içine alarak derinleşirken; zamanı ve mekanı aşkın bu sohbetin cevap makamında oturan ve "O" olarak geçenin 'kim' veya 'ne' olduğunun keşfi ise okura bırakılan bir sır olarak kalıyor...