Ahmet Mithat Efendi'nin anlatı kahramanı aracılığıyla "medeniyet başka şey dini inancın emrettiği kurallar ve içerisinde yaşanılan toplumun ahlaki değerleri başka şey" diyerek yapmış olduğu tespit modernleşme serüvenimizde kimliğimizin "başkalaşmadan" öznelliğini nasıl muhafaza edebileceği sorununun da cevap kazandığı bir alan olarak kabul edilebilir. Diğer taraftan elde edilen "kimlik bilinci" insanların belirsizliğin hâkim olduğu kaotik ortamlardan farkındalık sürecine yükselerek varlıklarını ifade edebilecekleri bir güvenlik alanına hareket etmelerine de imkân vermektedir.
Nitekim "Osmanlı"lar üzerinde sarsıcı bir değişimle onları asıl olmaları gereken insanlardan içi boşaltılmış bir "kimlik"le "başka" insanlar olmaya yönlendiren süreç Tanzimat'la hız kazandığında Ahmet Mithat sesini yükseltir ve toplumu aydınlatmaya ayıtmaya çalışır. 18. yüzyıl sonlarında Fransız Devrimi'nin neden olduğu şiddetli fikir hareketleri çok kimlikli ve kültürlü yapısıyla Osmanlı İmparatorluğunu çepeçevre sarmaya başladığında Ahmet Mithat'ın anlatılarında ortaya koymaya çalıştığı kimlik bilincinin önemi de bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmış olur.
Burada dikkat çeken bir diğer husus "yeni insan" adını verdiğimiz ideal tiplerle yazarın anlatılarında Batılılaşan Müslüman Türk toplumunun önüne örnek alabileceği bir model çıkarıyor olmasıdır.