Yol yolculuk insan hayatını anlatan en güzel metaforlardan biri. Öyle ki insanın bütün tutum ve davranışlarını yönelimlerini yol ilişkisi içerisinde anlamak ve açıklamak mümkün. İnsan hem kendisiyle hem de hakikatle ilişkisini yol üzerinden kurmakta evreni ve kendisini kavrayışı da yolda gerçekleşmekte. Çünkü her birey dünyadaki varoluşunu aklının ruhunun ya da nefsinin kendisini götürdüğü yollarda yürüyerek idame ettiriyor ve varoluşunun anlamına yolda eriyor. İnsanı varlığının hakikatine ulaştıracak yollar çok çeşitli. Herkes birbirinden farklı ve eşsiz tecrübeleri talim ede ede sonunda bütün yolların birleşip bütünleştiği menzile varacak. Bu yüzden "otuz kuşun" yolun nihayetinde "simurg" olması gibi ulaşılacak hakikat de daima aynı.
Hakikatin şaşmaz pusulasını takip ederek yola hayatını koyan ve onu yol yapanlardan başlayarak her tür insan da yol ile bağı üzerinden tanınabilir ve tanımlanabilir... Yolun farkında olmayıp nerede yürüdüğünü bilmeyenden tutun da... yolda kaybolan yolu tıkayan yolu kâra çeviren yol ile nefsini şişiren yoldan dönen hayatından yolu çıkaran yolu ayağına dolaşan yolu harcayan yol müsrifi yalnızlığı yol edinen yolda yürüyüşüne meftun olup yolu imtihana dönüşeni ve daha niceleri...
Bu yüzden yol bir bilinçtir. Bu bilinç öncelikle hangi yolda yürüdüğümüzü bilmekle yolun bizler tarafından her dem artan bir bilinç haline getirilmesiyle mümkün. Bu bilincin olmazsa olmaz şartı başlama noktası yola olan inançtır. Yürümenin ve yolda kalmanın yegane şartı da samimiyet. Varlığını sonsuz bütüne dahil etmeye çalışan her niyet ve her gayret yürüyüşünü yolun maddi ve manevi şartlarına ve ilkelerine samimiyetle kendini adayarak sürdürebilir. Çünkü samimiyet yolun bizi kabul etmesinin ve yürüyüşümüzün an be an aklanmasının tek şartıdır. Yoksa o olmadan masumiyet nasıl korunabilir?
Yol üstadı Sühreverdî'nin kaleme aldığı Yol Ahlâkı Süleyman Gökbulut'un yetkin çevirisiyle Türkçenin evrenine katılıyor.