Ayrı yaralar taşıyan iki yabancıyız aslında.
Birbirimizi kanatmaya çalışan
Birbirimize yalandan evler kurup çocukluğumuzu büyütmeye amaçlayan.
Ben su/susuyorum o kanıyor.
O su/suyor ben kanıyorum.
Olmayan gelecekler hayal ediyoruz birbirimizden habersiz
O anne oluyor ben baba
Düşlerimizi büyütüyoruz gecenin kör karanlığından tan ağrısına
Ve yine düşlerimizde ölüyoruz.
Çoğul yalnızlıklar düşüyor payımıza
O çocuk sesiyle irkiliyor
ben sol taraftaki ağrıyla.
Yüzümüzde ki maskeleri indirmiyoruz bir an
o yalanlarıyla mutlu ben yaşadıklarımda...
İkimiz de ayrı dünyalar yaşıyoruz ama ikimizinde yar/ası aynı.
Ben ellerin diyorum o gözlerimde boğuluyor
ben yeter diyorum o yetersiz diyor bir karmaşanın içinde can veriyoruz.
Sırtımdaki izlerinden tanırım seni
bu yüzden arkama bakmadan yürürüm.
Ne zaman sesini işitsem irkilir sol yanım bahar telaşıyla...
ve ne zaman seni düşünsem mahşer yeri olur yalnızlığım.
Şimdi beni soracak olursan kadın..
Ara sıra mahşer yeri
ara sıra can telaşındayım...