"Tanrı insanları derin bir uykuya yatırmıştı. Bense Tanrı'nın kısacık uykusuna yatırılmış uzun bir rüyaydım. Kaç zamandır notaları yalnızlığıma iliştirilmiş bir müziğin koynunda yaşıyordum. Müziği içimin suyuna karmak onda kaybolmak için ıssızlığa yurt olmuş evimin çürümeye yüz tutmuş parkeleri üzerinde uzanıyordum. Kederin okunaksız kelimelerini gözden geçirip saatlerce kendimi notaların üstüne bırakıyor ve yankının içimi kanatmaya meyilli dar sokaklarını adımlıyordum. Beni kendine çeken ve bir zamk gibi ruhumun her tınısına yapışan tellerin üzerinde gergef gibi dolaşan parmakları düşle gerçek arası bir mesafe içinde duyumsuyordum. Bu dokunuşlar gümrah saatlerin trajedisini yaslı aynaların gölgesine betimliyor yine de günden güne içimi kemiren onulmaz yaraların iyileştiricisi oluyorlardı."