Açıklamasını daha yeni bitirmişti ki zebanilerin kanatlan gerili olarak az ötekiden bizi yakalamaya geldiklerini gördüm. Üstadım; gürültü üzerine uykudan uyanan ve yanı başındaki alevleri görünce çocuğunu kaptığı gibi saniye geçirmeden kaçan kendinden çok çocuğunu düşünerek sırtına bir gömlek geçirmeyi bile akıl edemeyen bir ana gibi ve beni kaptığı gibi kendini sırtı üzerinde kayacak şekilde sarp setin yukarısından meyil yaparak inen ve öteki hendeğin bir yanını kapayan yalçın kayalıktan aşağı bırakıverdi.
Karadaki değirmenin çarkını çevirmek için bir arktan akan su çarkın kanatlarına yaklaştığı sırada beni bir arkadaş gibi değil de kendi öz evladı gibi bağrına basıp bu yamaçtan aşağı kayan üstadım kadar asla hızla dökülmemiştir.
Ayaklan çukurun tabanına henüz değmişti ki zebaniler yukarıda üzerimizde göründüler; fakat tehlikeyi atlatmıştık çünkü onları beşinci dairenin muhafızlığına getirmiş olan tanrısal hikmet hiçbirine oradan çıkma müsaadesini vermemişti.
Orada bitkin ve üzgün bir halde ağlayarak gayet ağır adımlarla bir aşağı bir yukarı dolaşan Vücutları süslemeli birtakım insanlarla karşılaştık.