1840'lı yıllarda Bedirhan Ayaklanmasıyla dünya gündemine gelen Kürt Sorunu Kırım Savaşı'ndan Berlin Antlaşması'na siyasi literatürde yerini almış ve 1880 Şeyh Ubeydullah ayaklanmasıyla milli özellikler kazanmaya başlamıştır.
Kürtlerin elbette ki ne karda yürürken çıkarılan kart kurt sesleriyle ve ne de dağ Türkleriyle hiçbir ilgisi yoktur. Kürtler hem bu bölgenin yerli halkı ve hem de buraya gelen herkesle karışıp kaynaşmış bir kavim olarak Anadolu'nun en özgün temsilcisi sayılabilir.
Kürt kimliğinin inkâr edilmesiyle ne birlik sağlanır ne memleket bir şey kazanır ne de barış sağlanır. Anadolu'nun demografik yapısı bunun böyle olmadığının ispatıdır. Anadolu'da insanlar geçen binlerce yıla bunca devlete göçe ve istilaya rağmen günümüze bu kadar farklı kimliklerle gelebilmiş ise kimlikleri yok etmek kolay bir iş değildir. Ve zaten insanları tek bir kimlikte tek bir renkte toplamak da doğru ve gerekli bir şey değildir.
Bağımsızlık Kürtlerin kurtuluşu olmadığı gibi Türkiye Cumhuriyeti için de dünyanın sonu falan değildir. Hatta Türkiye alır başını gider. Kısa sürede Avrupa'da ilk beş dünyada ilk on devlet arasında yer alır. Fakat insani ve ahlaki olan Anadolu kardeşliğini bozmadan geleceğe birlikte yürümektir.
Kürt sorununun çözümünü dışarıda İsrail ABD işbirliğinde değil içerde muhalefetle işbirliğinde aramak gerekir. Hatta çözümün kararını yönetenler ve militanlar değil bir referandum sonucunda halklar kendisi vermelidir.