Hz. Pîr Mehmed Niyâzî-i Mısrî Halvetî (1618-1694) Dîvân-ı İlâhiyât'ındaki nutk-ı şeriflerinde XIII. asrın hakîkat dili olan İbn Arabî Hazret-i Mevlânâ ve Yûnus Emre gibi üç büyük İslâm mutasavvıfının tefekkürünü yeniden yorumlayarak aşka ve irfâna ait hakîkatleri kendi sülûk tecrübeleriyle damıtıp süzerek yepyeni bir üslûp ve terkiple takdîm etmektedir. Onun ilâhiyâtını kendinden önce ve sonra gelenlerden ayıran husûsiyet sadece Yûnus'tan İbn Arabî'den yahut Mevlânâ'dan tevârüs ettiği mirâs ile seyr ü sülûk ve vahdet sırlarını billûrlaştıran ifadeleri değildir. Nitekim Hz. Niyâzî Dîvân-ı İlâhiyât'ında sülûk sırasında yaşanılması gereken fark ve cem' sırlarını dengeli olarak vermektedir ki onu selefinden ayıran asıl özellik budur. Sülûku sırasında yaşadığı aşk ve irfân hâllerini yorumlamaya çalışan sâlikin hakîkate doğru yol alırken hangi halde hangi reçeteyi kullanacağını bilmesi nefsinin tehlikeli yollara sapmasını önleyecektir. Niyâzî Hazretleri'nin ilâhiyâtı bu sapmaları önleyecek altın kuralları ihtivâ etmektedir.
Hz. Pîr'in ilâhiyâtı tertip edildiği günden bugüne turuk-ı aliyye mensûpları tarafından zikir meclislerinde besteli olarak okunmuş veya sohbetlerde şerh edilmiştir. Bu şerhlerden birisi de Seyyid Muhammed Nûru'l-Arabî Hazretleri'ne (1813-1887) aittir.
Esasen Seyyid Hazretleri Mısır'da doğan ve ana dili Arapça olan bir zat olduğu halde manevî bir sevk ile gelip yerleştiği Rumeli'nde bir Türk gibi yaşamış sohbetlerini genellikle Türkçe yapmıştır. Niyâzî-i Mısrî Efendimizin değerini herkesten çok daha iyi anlayarak ihvânını onun manevî tecrübelerini anlattığı ve bir tasavvuf ilmihâli olarak kaleme aldığı ilâhiyâtı ile eğiten Muhammed Nûr elimizdeki bu ölümsüz şerhi gönül ehline mirâs bırakmıştır. Seyyid Hazretleri ihvânına şerhi yaparken muhtemelen Bulak baskısını (H. 1259/1843) esas almıştır. Bu nüshada 185 nutk-ı şerif mevcuttur.
Elinizdeki eser Seyyid Muhammed Nûr'un M. 1875-1881 yılları arasında Hak âşıklarına yapmış olduğu derslerde tutulan notların terkibiyle ortaya çıkmıştır. Seyyid Hazretleri'nin görevlendirdiği dervîşânın tuttuğu bu notlar daha sonra Hüseyin Şemsi Ergüneş Hazretleri (1968) tarafından karşılaştırma yapılarak tebyiz edilmiş ve son şekli verilmiştir. Bu eserde metnin Ali Muhittin Ergüneş'in elindeki müellif hattı ve şahsi kütüphanemizde bulunan istinsâhı esas alınmıştır.