Kulağıma durmadan yürü diye fısıldayan gittikçe uğultuya dönüşen menşei belirsiz bir ses çalınıyordu. Gökyüzü pusunu üzerime kusuyor beni yutmaya yelteniyordu. Boyun eğmek geri dönmek yoktu. Yolu bir çaprazına bir dikine dilimledim. Sonunda bitap düşüp bir merdivenin başında durdum. Çöksem olduğum yerde uyuyacak soğuğun ikide bir dürten dikenli ellerinde yığılıp kalacaktım. Artık bir evim yoktu ama bir okulum vardı. Ailemi yeni arkadaşlarımdan kuracak atanmışlarla değil seçilmişlerle mutlu mesut yaşayacaktım.
Böreğe pudra şekeri ister misin? Ertürk Yöndem Lenin'i döver mi? Kim otlu peynir kokuyor? "Bekâret esaret" yarım yarım hatıralar öğrenciler gazeteciler... Kim dans eder ki komparsitayla? Şehrin yokuşları çıkmaz sokakları... Yalnız mısın sen oralarda? Genç bir kadın evden kaçıyor kalın fitilli kadifesi kirden üzerine yapışmış kaşı-bıyığı gür Pala Hayriye bu... Figen Şakacı doksanlı yıllarda üniversiteye başlayan Hayriye'nin kırklı yaşlara kadar yaşadıklarını anlatıyor.
Pala Hayriye neşeli meydan okuyan direnen bir kadının hikâyesi... Figen Şakacı Bitirgen'le başladığı büyüme hikâyesine Pala Hayriye'yle devam ediyor.