Odam köyün dışına kuzeye bakıyordu. Akdağ'la Yumru tam karşımdaydı. Sonsuzluğun ve bin yılların içinden geliyormuş gibi bir duygu bırakan Akçay göğün altında göğün rengiyle akan çağıl çağıl bir köpüklü yoldu; insanları mevsimleri ve zamanı umursamaksızın vadimizden evimizin dibinden dinlendirici sesiyle de uykumuzun içinden akıp geçerdi. O aşağılara inerken ben de onu izleyerek bakışlarımla yukarılara çıkar Akdağ'a uzanır doruklara yükselir maviliklerde yiterdim.