"Aklına uçurum düştü. Parmaklarının arasından mavi gök akıyordu. Yön duygusundan aşağıdan ve yukarıdan yoksun bir düşüştü bu. Ellerini yana açtı. Kendini yardan atanlar adına sitem yüklüydü uçurumlara. Ve uçurum aklına kendini atmıştı şimdi. Gönlünce süzüldü bir zaman. Pervanenin ateş etrafında dolaşırken duyduğu huzur sindi içine. Oturduğu banka sırtını dayadı. Denizin içinde bir yol gibi uzanan iskeleye açıktan geçen büyük yolcu gemisinin geçişini gösteren dalgalara baktı. Düşlediğini düşününce önce sarsıldın. Bunu ben düşlemedim. Sen istediğini düşe sarıp düşürdün içime. Ortalarında oturan yetmiş kiloluk et ve kemik yığını denizin açıklarında kalan gözlerini unutmuştu. Üşüyordu."