Bu kitapta 10. yüzyıldan itibaren Rus halkının inanç ve aynı zamanda siyasi yapısını şekillendiren Rus Ortodoks Kilisesinin sosyo-politik boyutuyla ilgili bir çözümleme sunulmaktadır. Özellikle İstanbul'un fethinden sonra kendisini Ortodoks dünyanın hamisi olarak görmeye başlayan Rus Kilisesi bu idealini gerçekleştirmek amacıyla iktidarlara yön vermiştir. Bu etkileşim sonucu zaman içerisinde Çarlık rejiminin enstrümanı haline gelen Rus Ortodoks Kilisesi halkın tepkisini üzerine çekmekten kurtulamamıştır. 1917 Bolşevik Devrimiyle birlikte iktidara gelen komünistler bu fırsatı iyi değerlendirmiş ve kiliseyi devletten okulları da kilisenin elinden almayı başarmıştır. 1985 yılından itibaren gündeme gelen Yeniden Yapılanma süreciyle birlikte Rus Ortodoks Kilisesi yeniden gündeme gelmiş ve nihayet 1990'dan itibaren de tamamen bağımsızlığını kazanmıştır. Özellikle 2000 yılından sonra ise Rus hükümeti kiliseyle işbirliğine giderek yeniden Çarlık dönemine benzer bir sistem oluşturma gayreti içerisine girmiştir. Yazar temel kaynaklara inerek Rus Ortodoks Kilisesi'nin tarihi gelişimini kilise-siyaset ilişkisini mâbetler ve sosyal durum üzerinde kapsamlı bir çalışmayı denemektedir.