Çocukların; önce ailelerin sonra toplumların ve daha sonra da insanlığın geleceği olduğu söylenebilir. Evet çocuğumuz öncelikle bizim geleceğimizdir. Geleceğe ancak çocuklarımız sayesinde ulaşabiliriz. Onların üzerine titrememizin nedeni de bu değil mi? Bu durumda siz geleceğinizin korkak çekingen ya da saldırgan hak hukuk tanımayan bir kişi tarafından temsil edilmesini ister misiniz?
Çocuğunuzun tuttuğunu koparan ve adaletli bir birey olarak yetişmesini arzulamaz mısınız? Peki bu nasıl başarılacak? Elbette çocuğumuzu tanıyarak. "İnsan çocuğunu tanımaz mı?" sorusu akla gelebilir. Siz de çocuğunuzu tanıyabilirsiniz. Ama ne kadar? Çocuğumuzun korkularını biliyor muyuz? Bu korkuların nedenlerini bilebiliyor muyuz? Çocuğumuzun korkuları karşısında nasıl davranmalıyız? Ne zaman bir uzmana başvurmalıyız? Her korku durumunda uzmana başvurulur mu? Bu sorular daha da çoğaltılabilir. Anne-baba olmak yalnızca çocuk sahibi olmak demek değildir. Bu olsa olsa biyolojik anne-babalık olabilir. Gerçek bir anne-baba olmak bundan daha öte bir sorumluluk sahibi olmayı gerektirmektedir. Bu sorumluluk aynı zamanda aile olmanın da anlam kazanmasını sağlar.