Golgotha yolu Hz. İsa'nın sırtında gerileceği ağır haçı taşıyarak aldığı meşakkatli yolu simgeler. Krikor Balakyan 1915 yılında soykırıma dönüşen zorunlu göçün meşakkatli uzun yürüyüşünü Golgotha metaforu ile simgeler ve bir anlamda imha edilen Ermeni halkını da kutsar. Bir mimar olan Balakyan yaşadığı ağır travmayı kendini dine vererek hayatta kalmış olan halkının kendini yeniden toparlamasına adayarak aşmaya çalışır.
Ermeni Golgothası birçok açıdan dönemin ruhunu çok iyi yansıtıyor dönemi ve olayın çok faklı boyutlarını kavramamızda yardımcı oluyor. Çünkü anlatı kitlesel savaş isterisinin egemen olduğu Berlin kentinden izlenimlerle başlıyor. Sonra aynı savaş isterisinin İstanbul sokaklarına yansımasına tanık oluyoruz. Ve sonra yazar şair gazeteci yayıncı aydın ve toplum önderlerine yönelik ünlü 24 Nisan Operasyonu ve sonrasındaki ruh haline ilişkin tanıklıklar.
Balakyan grubu 1916 yılında sürgünden tehcir yollarına düşürülen 24 Nisan operasyonundan artakalan son kişilerden oluşuyor ve bu grupta Ermeni işadamları ve eşrafı daha ağırlıklı. Belki de Balakyan'ın en son gönderilmesinin nedeni onun Almanya ile olan bağlantısı. Bir yıl sonra o korkunç vahşetlerin yaşandığı tehcir yollarında yıkıntılar arasından geçerek ilerlemek ve bizzat bu kıyımları yapanlarla yüz yüze olmak Balakyan'ın anlatısını çok daha değerli kılıyor.
Öte yandan artakalmış direnişçi insanları kurtarmaya çalışan grupların varlığına da tanık oluyoruz. Zaten sağ kalması da bu sayede mümkün oluyor.
Daha da ilginç tanıklığı ise Mütakere döneminin ilk günlerindeki İstanbul'un ruh hâlini çok iyi yansıtan sayfalar. Çanakkale'yi savaşla aşamayan müttefikler donanmasının İstanbul'a girişini izliyordu İstanbul'un her renkten ahalisi...