Aşkın diğer adı acı mıdır.
O yüzden mutlu biten hiç bir aşk efsanesi yoktur belki de.
Yandıkları için vardır Mecnun Ferhat Kerem hatta Yunus Mevlana Pir Sultan Abdal.
Ve daha niceleri yandıkları için aşıktır belki.Aşk hasrettir vuslatsız.
Bir bülbül misali güle ermeden kanamaktır bir ömür.
Ateştir yüreği eriten ilacı yaranın kendisi olan bir sızı.
Aşk aklın yüreğe hükmedemediği sınır.
Düşünün bütün sevda masalları hüzünlüdür.
İçimizi yakar ama çoğumuz o masalın kahramanı olmayı geçiririz içimizden.
Aşk acıttıkça aşk sanki. Ne kadar zorsa o kadar büyük.
Kays çöle vurulunca Mecnun Ferhat dağı delince Ferhat.
Yusuf kuyuya atılınca Yusuf. Celaleddin-i Rumi döndükçe Mevlana Şems yandıkça Şems.
Aşk yaktığı kadar aşk. Yani aşkın büyüklüğü uğruna çekilen çileyle doğru orantılı sanki.
Düşünün ki birini sevdiniz. Oda sizi sevdi. Ve hiç zorluk yaşamadan hiç emek harcamadan gelsin istediniz geldi. Kavuştunuz hemen hayat sizi hiç sınamadan verdi mutlulukları.
Yanmadınız kıvranmadınız adını duaya yüreğinizdeki sızıyı kelama dökmediniz beklemediniz özlemediniz kaybetmek korkusu girmedi kanınıza aklı firar etmediniz.Yani acımadı hiç canınız.
Yine de aşk olur muydu?
Aşkın tadı acıdır acısı bal.
Rengi leyl. Kokusu hasret.
Vuslat eremedikçe güzeldir belki. Ve aşka en çok hüzün yakışır.
Şimdi gözlerimden dökülen ateş yıkar mı günahlarımı ve arınır mı yüreğim riyadan.
Saf aşk çıkar mı elmas misali yıkansa üzerini kaplayan nefis çamuru akar mı?
Ve bu yürek büyük mü aşkı taşıyacak kadar.
Ey aşk gecenin hüznü seherin duası bir çocuğun yüzündeki masumiyet bir ananın yüreğindeki merhamet. Vatan toprağı kutsal mabed.
Ey aşk sevgilinin gözündeki ilk ve son bakış.
Sana nefes kadar muhtacım bilsen.
Divane et deli et dillere düşür.
Kim ne derse desin. Her halinle tek dileğimsin.
Beni sana kabul et aşk.