Karaoğlu'nun öyküleri bir ruh muhasebesinin notları. Geçmişten bu- güne anıların izleğinde çeşitli kentlerde hep içe tutulmuş bir ışıldak. İçinde bireysel ve toplumsal hüzün bir arada. Bir açlık grevini anlatan öykü gerçekten bir kuşağın hatta her kuşağın bir noktalama durağı.
Çocukluk ilk gençlik saptamalarını bulamayınca bir hüzün travması yaşıyor. "İçimdeki yarayı giyiniyorum" diyor. Öykü başlarındaki alıntılar sevdiği şairlerin de öyküye bizi hazırlayan dizeleri onun edebiyatı algılayış yolunu yeterince açıklıyor. Zaman üzerine çok düşünüyor ve birden "kedere belendi zaman" diyor.
Öykülerin her satırında hep sonbaharı anımsıyorum.
Doğan Hızlan
Gölgeler ve Yelkovan'ı okumaya başladığımda uzak ve soğuk bir şehrin yabancı duvarları arasındaydım. Kitap bittiğinde kendimi "yosun ve iyot kokuları arasında fesleğen ve dualarla tütsülenmiş" bir sokakta buldum. Uzun bir şiirin sonuna gelmiştim sanki. "Gömleğimde bir karadut lekesi"yle dolaştığım o sokaklar ve bahçeler öylesine tanıdık ki. "Keder yüzlü evleri ve üşüyen ağaçlar"ıyla gençliğimiz ve anılarımız gibi hepsi de... Nar ağaçları ve çamlarla dolu eski bir bahçeye gitmek isterseniz eğer: Gölgeler ve Yelkovan...
Ercan Kesal