Her kim ki aşka müşteri canına od vurmuşlar...
Yunus küçük çilehanede çenesi müttekaya yaslı gözleri açık öylece durmaktaydı. Çahâr darb tıraşa vurulalı hayli vakit geçmişti. Kaşları saçları bıyığı ve sakalı sanki biraz uzamıştı. Yazıcı İdris'in kapı aralığından bilmem ne zaman bıraktığı biraz kül katılmış çavdar ekmeğiyle bir tas su çilehanenin bir köşesinde öylece durmaktaydı. Küçük tahta kapı şöyle biraz aralıktı sanki. Tamamen kapanmamıştı. Kapı aralığından içeri sızan gün ışığı mıydı ? Bilmem... Uykuda mıydı ? Uyanık mıydı ? Bir düş mü görüyordu yoksa bir başka âlemde miydi ? Bilmem... Dili damağı kurumuştu susuzluktan içmiyordu. Bir el Yunus'a bir kadeh uzattı.
"İç" dedi sonra bir ses.
Kana kana içti Yunus...
İçtiği buz gibiydi...
Bal gibiydi.
Kıvanç Nalça Tuz adlı bu romanında Yunus Emre'nin Moğol istilası altındaki Anadolu'da Taptuk Emre dergâhına sığınıp orada kendisini var edecek gerçeğe ulaşma yolculuğunu anlatıyor. Yunus'un birbirinden hisli dizeleriyle süslü bu romanda ilâhi aşkın gücünü damarlarınızda hissedecek ve Yunus Emre'nin evrensel büyüklüğüne bir kez daha tanık olacaksınız.