Hayatım iki uyku arasında dolaşan kayıp bir rüyaydı
"Rehberden hızlı hızlı isimlere baktım. Babamın ismi geçince bir an durdum ve su alan bir geminin ağır ağır batması gibi Yusuf'un görüntüleri zihnimde canlandı. Göğsü delinmiş yüzü kanlar içinde üstünde birkaç taş etrafta karasinekler kefensiz bir ceset... Ellerim titredi gözlerim doldu. Biri boğazımı var gücüyle sıkıyor gibiydi nefes alamıyordum. Yusuf'un yüzü anılarla yüklü gözümde bir karabasanın ardındaki renkler kadar capcanlıydı. Uzun zamandır ne zaman Yusuf'u hatırlasam gözlerimde dağ başında unutulmuş kefensiz bir ceset canlanıveriyordu."
Yavuz Ekinci'nin yeni romanı Rüyası Bölünenler'deki kahraman dağa çıkan kardeşi Yusuf'u aramak için memleketine döner. Babasına söz verir; kardeşinin dirisini olmasa bile ölüsünü getirecektir. Öyle ya da böyle kardeşinin izlerini bulmaktır niyeti. Bu iz sadece bir gömlek bile olsa
Almanya'dan Batman'a oradan Kandil Dağı'na uzanan yolculuk ağabeyin kendi kişisel tarihiyle ve kökleriyle de hesaplaşması olacaktır.