Bu kitap aslında bir süreç analizi. Adım adım yaklaştığımız korku duvarıyla yüzleşme girişimi de diyebiliriz. Kendi seçmeni ve partisine karşı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yürüttüğü psikolojik harbin köşe taşlarına dikkat çekmeye çalışıyor. Evet yanlış okumadınız öncelikli hedef kendi seçmeni. Milli irade diye tanımladığı kitlesini korku ile esir almış bir liderden söz ediyoruz. Bu algı sihirbazlığı öyle boyutlardaki doğru ile yanlış arasındaki mesafe ortadan kalkmış ayırt edici unsurlar ters yüz edilmiş durumda. 160 ülkenin çocuklarının renklendirdiği ve çok değil 11 ay öncekine bizzat Başbakan'ın katıldığı Türkçe Olimpiyatları yapılamıyor. Kutlu Doğum haftası etkinliklerine salon veren kovuluyor. En başarılı bürokratlar başka hiç bir gerekçeye ihtiyaç duyulmadan sadece bir mensubiyet iddiasıyla işini kaybediyor. Mensubiyet iddiasının tek ölçütü bu korku siyasetine yeterince destek vermemek.