Bir kedi buyurdu ki;
-Yaz...
-Ne yazayım?
-Şu oturanların hayatını yaz.
-Ben tanımıyorum ki onları.
-Ben anlatayım sen yazarsın dedi ve başladı anlatmaya.
Tuğba'yı Tuğba'nın imkansız aşkını...
İsmail'in imam hatip lisesinden başlayıp ülkücülüğe uzanan dava adamı misyonunun cezaevinde son buluşunu ve imkansız aşkı Nimet'i ve yüzünü hiç görmediği çocuğunu.
Anlatmaya devam etti. Feylesof'u... Onun Dev-Sol liderliğini doktorluğunu insanlığa hizmet etmeye kimin gönderdiğini ve Helga'nın hidayetine sebep olmasını...
Meral'in Almanya'da başlayan hayatının Alman istihbaratı ile nasıl kesiştiğini Türkiye'ye neden gönderildiğini Turâbi baba ile başlayan mistik yolculuğunu...
Turâbi babanın felçli çocuğundan Üsküp'e uzanan ve cerağ olmaya varan öyküsünü...
Mavi kan dedi. O nedir dedim şaşkınlıkla ve başladı anlatmaya.
İsmail'in dedesi olan torunu Muhammed'e aktardığı Feylesof' a yol gösteren Helga'yı hidayete erdiren İsmail'i koruyan Alevi ocaklardan Sünni dergahlarına uzanan insanın Hz. Adem olmasına vesile olan mukaddes ışık nur...
Herkeste olabilir kimsede bulunmayabilir.
Kedicik çok kafam karıştı bu kadar şeyi nasıl yazacağım dedim.
Yaşlı gözlerle baktı gözlerime; çok az ömrüm kaldı ben anlatayım sen yaz dedi. Sevinçle yanına koştum.
Ama o vazifesini yapmış huzurlu ruhlar gibi ait olduğu ruhlar dünyasına gitmişti. Görememişti yazdığım kitabı dünya gözüyle.
Ama o görüyordu her zamanki gözleri ile...
-innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn...