1950'li yıllardan itibaren siyasal yaşamda ortaya çıkmaya başlayan Kürt siyasetçi ve aydınları bu "atipik" grupların başında gelmekteydi. Çoğunlukla Cumhuriyetin okullarında öğrenim görmüş doktor avukat mühendis ve iktisatçı gibi meslek sahibi kişilerdi. Cumhuriyetin yeni yurttaşının sahip olması gereken kimlik bileşenlerine sahip değillerdi. Bunun yanı sıra ataları gibi de değillerdi. Özellikle feodalizm ile aralarına önemli bir mesafe koyuyorlardı. Devlete muhalefetleri ana-babalarının muhalefetlerine de benzemiyordu onlara sahip çıkmakla birlikte eleştiriyorlardı. Yeni bir politik dil geliştirerek "etnik kimlik siyaseti" yapıyorlardı etnik kimliklerinin tanınmasını istiyorlardı. Büyük bir kısmının özellikle de öncülerinin "mektepli"lerden oluşması ve bölgede okullaşmanın hızla arttığı bir döneme denk gelmesi Kürtlerin okul ile etkileşiminin tanımlanmasını gerektirmektedir.