Kızı kollarının arasında bu dünyadan göçmüştü. Bu işi o mu yapmıştı hem de kendi elleriyle? Ve şimdi onun öldüğünden emin olmanın verdiği rahatlıkla başucunda oturan o muydu? Birazdan kendisi de bu dünyaya veda edip kızının yanına uçacak mıydı?
Işık söndü. Hayatın durup durup önlerine sürdüğü inanılması güç zorluklarla kahramanca savaşmış ve sonunda yorgun düşüp güçlerini yitirmiş iki güzel can derlenip toplanıp bu dünyayı terk eylediler. Umudun toptan tükendiği iyimserliğin sonunda buhar olup havaya karıştığı direnme gücünün son damlasına kadar kullanıldığı tutunacak tüm dalların kırıldığı yenilginin yadsınamayacak kadar gerçek olduğu o son noktada gittiler. Ellerinden gelen başka bir şey yoktu. Artık her yer karanlık...
Vahşi yaşamın "huzur perisi"dir ölüm. Ve gerçektir. Kimi zaman kendiliğinden gelir hiç beklenmedik anda. Kimi zaman da çağrılır çok özlenen bir dost gibi...
"Leylâ Serpil'in öykülerini okuduğumda ne kadar mutlu olduğumu anlatamam... Eline sağlık sevgili yazarımızın. Türk edebiyatı bir yazar daha kazandı" demişti Turgut Özakman.
Leylâ Serpil'in yaşanmış bir öyküye dayanan ilk romanını okuyacaksınız birazdan...