Toparlayamıyordu kendini. O gün yine Haluk'u gördü rüyasında. Kahvaltıyı hazırlarken hala gördüğü rüyanın etkisindeydi. Kendi kendine;
"Aklımdan çıkmıyorsun aklım çıkıyor sen çıkmıyorsun. Olmuyor işte... Bugün yine seni özlerken yakaladım kendimi. Demek ki içimde hala sana rastlayan duraklar var. Takvimler değişti hasret yine aynı... Oysa ikimizde aynı şeyi düşünüyoruz ben seni sen kendini! Bazı günler hiç aklıma gelmiyorsun. İşte o günler iyiyim. Ama bugün o günlerden biri değil. Anlaşılan yarın yine devam edeceğim gözlerinden... Dudağımın kenarında kabuk bağlamayan yara gibi oldun. Azıcık gülsem kan hiç gülmesem koca bir hüzünsün. Canımın içi çok acıyorsun acıtıyorsun..."
Sessiz konuşması sürdükçe gözleri doldu Esin'in.
İki damla yaş hazırladığı kahvaltı tabağına düştü. Gerçekten aklını bir aydır Haluk çok meşgul etmişti