Hans Freyer'e göre 19. yüzyıl bütün yüzyıllar arasında insanlık tarihinde en çok değişiklikler gösteren yüzyıldır... Eski çağlardan sanayi çağının başlangıcına kadar herhangi bir ülke sınırlı kendi içine kapalı birçok bölgeye ayrılır ve yaşam onun içinde olup biterdi. Bu bölgeler bütünlüğü ve bağlantıları ile alışılmış düzenleri ve kurumları ile kendilerine özgü bir görünüşte idiler. Sanayi çağıyla birlikte sınırlı kendine yeten yaşama çevrelerinin yerine büyük bir balık ağı gibi bütün insanları bütün ihtiyaçları içine alan evrensel bir bağlantılar sistemi geçmiştir. Bu toplumbilimi bakımından eski toplumsal yapının tam bir değişimini gösterir. Sanayi hareketinin içine giren ya da bu harekete sonradan katılan bütün uluslar er geç bu değişimden geçiyordu.
Freyer'in önemle üzerinde durduğu diğer bir nokta ise "teknik" sorunudur. Eski teknik Yunanca "Techne" sözcüğünün belirttiği şeydi; yani özel bir sanat ya da özel bir beceri özel bir güç anlamına geliyordu ve şu yalın formüle dayanıyordu: herhangi bir şey yapmak isteyen insan onu yapabilmek için bazı âletlere muhtaç olduğunu bilir veya zamanla öğrenir. Dikkatini önce bu âletler üzerinde toplar. İstediği bir şeyi yapabilmek hem de kesin güvenli bir biçimde yapabilmektir. Bu teknik "yapmak istediğim bir şeyi yapabilmeliyim" kaygısıdır. Oysa Sanayi Çağı ile birlikte teknik nitelik bakımından yeni bir anlam kazanmıştır. Eylemin özünü değiştiren manevî formül değişmiştir. Eski teknik'de ise insanın kaygısı yapmak istediği bir şeyi yapabilmekti. Yeni teknikle tekniğin anlamı da işlevi de büsbütün değişmiş bulunuyor; "teknik" denilince "fayda" değil "güç" anlaşılıyor. İnsan artık Homo Faber olarak doğadaki madde ve kuvvetleri olduğu gibi kullanmakla kalmıyor organik ölçüyü aşacak şekilde doğayı doğadaki güç kaynaklarını kullanıyor. Kısaca Sanayi Çağı'nın büyük teknik devriminin doğuşuna önayak olan makina şekli iş ve âlet makinası değil "güç" makinasıdır.