Okul bahçesindeki çocukları izliyorum pencereden. Başlarında sopa kılıklı bir adam... Yere yufka gibi bir minder sermiş takla attırıyor yavrucaklara. Kimi bir çırpıda kıvrılıp doğruluveriyor kimi ayakları havada kalakalıyor düşüp ağlıyor belki kimiyse denemekten bile korkup duvar dibine sinmiş. Yaşamak da takla atmaya benziyor biraz. Ben ikisini de beceremediğimden öyle sanıyorum ya da. Sık sık ölümü düşünüyorum bu ara. Polisiye filmler seyrediyorum. Yok yere üzülüp yastıkları dişliyorum bazen de yumruk gibi sevinip sonra yine kederleniyorum. Ne saçma. Ömür öyle ya da böyle tükeniyor. Ne 'Eller havaya; bu bir soygundur!' ne de 'Ateş etme; silahsızım!' diyebiliyorum zamana."
Derin bir gözlem güü¨yle hayatın değişik renklerini yakalayan hayatın içinden kenarından toplumun farklı tabakalarından büyümeyen çocuklardan çocuklaşamayan büyüklerden kasabalardan kentlerden insan öyküleri.
Düşündüren acıtan güldüren insan manzaraları.