Nehir; yirmi iki yaşına kadar ikiz kardeşi Irmak'ın ihtişamlı varlığının gölgesinde kalmış sade ve duru güzelliğine tezat duygusal ve karmaşık kişiliğe sahip bir genç kız...
"Biliyor musun senin vakti gelince açacak bir gonca olduğunu düşündüm hep ve bence artık vakti geldi Nehir. Bunu daha fazla uzatmanın anlamı yok. Kendine güvenmeli ve tüm güzelliğinle açmalısın. Ayrıca titreyip durmaktan da vazgeç. Bırak karşındakiler titresin."
O iflah olmaz bir hayalperest umutsuz bir romantik. Mükemmel erkeği bekleyecek kadar saf olmasa da kendi için mükemmel olanı bekleyecek kadar inatçı ve kararlı...
Bakışlarını gökyüzüne çevirip umutla parlayan aya baktı. Ve kendi kendine mırıldandı. "Acaba bir gün kendi peri masalımın başrolünü oynayacak mıyım?"
Fakat konu erkekler daha doğrusu Mert olduğunda tam anlamıyla inatçı ve sivri dilli cadının teki oluyor...
"Ne kadar edepsizsiniz Mert Bey!"
"Elimde değil Nehir Hanım sizi görünce edepli halimden eser kalmıyor!"
Mert; istediğini elde etmeye alışmış genç hırslı ve başarılı bir iş adamı. Aşka inanmayıp evliliği aileler arasında bir çeşit iş anlaşması olarak görüyor...
Evlilik Mert için görevden başka bir şey olmayacaktı. Asla aşk evliliği yapmayacağını biliyordu. Zamanı geldiğinde çıkarları doğrultusunda en uygun seçimi yapacağından şüphesi yoktu. Yine de önünde Nehir'e doyacağı uzun bir süre vardı.
O âşık olduğu kadına sahip olmak için her şeyi göze alabilecek derecede çılgın ama onunla evlenmek istemeyecek kadar katı mantıkla hareket eden bir erkek...
"Ah yani âşık olacak kadar özelim ama evlenecek kadar değil. Öyle mi? Neden? Yeterince zengin olmadığım için mi?"
Mert'in Nehir'den vazgeçmeye niyeti yok. Nehir'in ise mükemmelden daha azına razı olmaya...
Aşk tutku iniş ve çıkışlarla dolu bu ilişkideki çekişmeleri sonlandıracak hangisi olacak dersiniz?
Aşk mı mantık mı?