"Lâle Devri" diye bir "devir"den gerçekten söz edilebilir mi yoksa bu devir 20. yüzyıl popüler tarihçiliğinin bir inşası mıdır? İşin hakikati Lâle Devri diye bir tabir ne kendi zamanında vardır ne de kendisinden asırlar sonra. Ta ki tarihçi Ahmed Refik ve şair Yahya Kemal el ele vererek 1910'larda onu icat edinceye kadar...
Artık araştırmacılar nezdinde Lâle Devri'ndeki insanların Sadabad'da lâle çılgınlığına yalılarda zevk ü safaya düştükleri gezip eğlenmekten başka bir şey düşünmez oldukları veya evlerde Fransız modasına kapıldıkları yollu yaygın anlayış kabul görmemekte bu fantazilerin yerine daha "siyah-beyaz" bir fotoğraf oturmaktadır.
Yaptığı çalışmalarla tarih yazımına farklı bir ufuk açan Mustafa Armağan'ın hazırladığı bu kitaptaki yazılar sanatından felsefesine siyasetinden ulemasına çiçeklerinden matbaasına şiirlerinden bilim hayatına kadar bu ilginç dönemin pek çok yönünü ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Her şeyden önemlisi yeni bir bakış açısıyla Lâle Devri'ndeki yenilikler kadar eskiliklere de değiniyor...
Semavi Eyice'den İlber Ortaylı'ya Beşir Ayvazoğlu'ndan İskender Pala'ya Mehmet İpşirli'den Selim Karahasanoğlu'na Gül İrepoğlu'ndan Çelik Gülersoy'a Turan Baytop'tan Hidayet Nuhoğlu'na Aykut Kazancıgil'den Ali Canib Yöntem'e Fikret Karakaya'dan Saadi Nâzım Nirven'e kadar bu alanda kalem oynatmış kalbur üstü akademisyen ve yazarların katkılarının yer aldığı kitapla Lâle Devri'ni hem öğrenecek hem de yanlış bilgilerinizi gözden geçireceksiniz.
Şaşırmaya hazır olun şimdiden!