Türk insanı içinde yaşadığı toprağına bağlıdır. Ekonomik sosyal veya siyasi nedenlere maruz kalsa bile köyündeki toprağını terk etmek istemez. İçinde yaşadığı toprak onun için kutsaldır. Ayrıca evi tarlası çayırı hatta merası kısacası yaşadığı toprak parçası onun onurudur namusudur şerefidir dahası her şeyidir. Ona el uzatana asla taviz vermez kanının son damlasına kadar mücadele eder.
Ancak onun yaşadığı topraktan uzaklaşmasını sağlayan önemli nedenlerden biri ülkenin bazı bölgelerinde yaşanmakta olan feodal sistemdir. Bu sistemin getirmiş olduğu aşiret düzeni ağalık şeyhlik baskısı töre ve herhangi bir nedenle ortaya çıkmış olan kan davalarıdır. Ailesini korumak için onları yaşadığı topraktan koparıp büyük kentlere göçmeye zorlar. Köylerimiz geleneksel yapıları ile içe kapalıdır. Günümüzde şehirler bilhassa metropoller birer çekim merkez hâline getirilmiştir. Bu nedenle İstanbul Ankara İzmir Bursa gibi büyük şehirler çoğunlukla gençler için birer çekim merkezidir. Ekseriyetle göçler de bu kentlere yapılır. Uçuruma Atılan İlk Adım işte böyle bir duruma maruz kalan bir ailenin başından geçenlerin hikâyesidir.
Köylerdeki yaşam biçimleri kullanılan ev tipleri halkın inancı maddi manevi kültür yapısı din ve eğitim politikalarının kendine has bir işleyiş şekli vardır. Geçim seviyeleri birbirine yakındır. Bunları yaşadığı yerde bırakıp büyük kentlere göçen ailelerin çoğunlukla gecekondu bölgelerine yerleşmiş olduğu ekonomik sosyal ve kültürel yönden çok büyük sıkıntılara düştükleri görülmüş ve yaşanmıştır. Birçok ailenin gençlerini kötü yoldan uzak tutmak için çırpınmasına rağmen başarılı olmadıkları bir gerçektir. Terör mafya vs. yeraltı teşkilatlarının eline düşenler daha fazla köylerden göç eden saf ve temiz ailelerin çocuklarıdır.
Alihan İren - Milli Eğitim Bakanlığı Emekli Başmüfettiş