"Ayyy Fikret! Senin yerine konuşmaktan yoruldum. Kubur boyunlu herif! Hayatın boyunca masada bile iki dudağını oynatıp tuz istemedin parmağınla gösterdin. Kelime tasarrufu! Etmiyorum işte! Sen sustun susalı ben konuşuyorum. Oturduğun yerden bana balık balık bakma. Vermem dişlerini! Ohhh akşamüstü uykusunu bahane et çıkar günlerdir uyanma sonra da dişleri geri iste. Bana çok yakıştılar bir kere. Hem ağzını bile açmaktan acizsin pis kokulu şey. Dişini nasıl oturtayım? Çenesi sökülesice..."
Uçsuz bucaksız hayatın dört bir yanından hikâyeler anlatıyor Hande Ortaç. Bazen gülerek bazen hüzünle bazen ilenerek ya da kızgınlıkla en çok da şaşarak "Hay Allah!" dedirten hikâyeler.