Sermiyan Dede konuşmasını bitirdiğinde Mir Abdal Camisi'nin müezzini saba makamındaki sabah ezanına okumaya başlamıştı. Sabahın seher vakti sonrası sabah olmuş gün ağarmıştı. Yerdeki karıncalar yeni buğday taneleri ve yaprakları yuvalarına yığmak için deliklerinde dışarı çıkmaya ağaç dallarındaki yuvalarında yatan kuşlar yeni böcekleri avlamak için uçmaya ve Dicle kıyısındaki balıklar artık rızıklarını aramak için Dicle'nin daha da derinliklerine kaçmaya başlamıştılar. Yeni bir gün yeryüzünde ve gökyüzünde başlamasına başlamıştı; amma Memdin Sermiyan Dede'nin konuşmasından sonra birçok bilinmeyenleri öğrenince âdeta dili tutulmuş deli divane gibi olmuştu.
........Sermiyan Dede son bir hamlede altın vuruşlu cümlelerini avazı çıktığı kadar Dicle'ye doğru harman gibi savurdu:
"Mir Memdin! Mezopotamya sevip de sevdiklerine kavuşamayan aşkı için bu uğurda canlarını kahramanca veren âşıkların adasıdır. Mezopotamya'yı iki kız kardeş gibi kucaklayan Fırat ve Dicle'dir. Bu iki ab-ı hayat kaynağı Botan halkının da yaşamını aşklarına adamışların da kaynağıdır. Fırat Sitti ise Dicle Zin'dir. Tacdin ve Memo Cizre ve Alan'dır. Bu iki deli divane âşıklar bu iki dünyalar güzeli kardeşin baldan tatlı sözleri aydan parlak yüzleri ile hayat bulmuşlardır. Ama gelin görün ki;
Fırat coşkusu ile dolu olan Sitti Tacdin'i boğmadan aşk gemisine alıp yüzdürmesini bilmiştir. Oysa Dicle taşkınlığındaki Zin'in aşkı Memo'yu aşk gemisine almak istemişse de Beko fitnesinin sinsi çabaları ile Bey'in zalimliği tarafından gemilerinin tabanları delinerek Memo'nun aşk suyu ile boğulmasına sebep olmuştur. İşte bu nedenledir ki; aşk adasının en büyük aşk kahramanı ise sırf aynı soydan değil diye sevdiğine kavuşamayan ama halkının başına taç ettiği Memo'dur. Bu gerçek böyle biline ve bu destan binlerce yıl nesilden nesile dilden dile böyle anlatıla..."