"Biliyordum onu gördüğümde yine bütün kalkanlarım bedenimi saracak ve âşık ruhumu saklayacaktım. Artık hiç değilse kendime dürüst olma vaktiydi. Aslı ruhuma işlemişti işlemesine de ben bunu istiyor muydum? Hoş aklıma ruhuma girerken bana sorduğu yoktu ama korkuyordum. Hiçbir şeyden korkmadığım kadar korkuyordum."
Ali Aral nam-ı diğer Ali'm... Karanlık ve acımasız bir hayatı seçmek zorunda kalan korkularını ve pişmanlıklarını kör bir cesaretin arkasına saklayan bir adam... Ali'm yetimliğinin acısını; Duygu'ya can Bekir'e kan Sado'ya yıkılmayan duvar olarak unutmuştu. Hercai arzuların efendisiyken bir gün hayatına gökten zembille inen Aslı'yla tanıştığında hayatındaki en büyük eksikliğin ne olduğunu anladı: Aşk... Fakat hayatındaki eksik şeyi yerine koymak sandığı kadar kolay olmayacaktı.
Ali'm Aslı için yanmayı ve yakmayı öğrenebilecek miydi? Öksüz ruhuna kana bulanmış geçmişine aşkı anlatabilecek miydi? Ondan kaçan kadını onu kendinden bile çok seveceğine inandırabilecek miydi?
Hercai arzuların ebedi aşka dönüştüğü Bir Türk Masalı daha...