Pavlus adeta şok geçiriyordu. Sevinçle izleyeceğini düşünmüştü. İsa'nın çarmıha gerilmesini izlerken ruhu ve bedeni adeta isyan etmişti. "Neden? Neden bacaklarını kırıyorlar?" diye düşünürken sıra İsa'ya geldiğinde sanki gök kubbe üzerine düşecek gibi hissetmeye başlamıştı...
Mevlana birden karşısına çıkan adını bile soramadığı Derviş nedeniyle neredeyse bütün bildiklerini sorgular olmuştu. Neydi onları kırk günlük halvete sokan?
Cengiz Han Yüksek Kurul'dan ne istiyordu? Peşine düştüğü hiçbir şeyi sonlandırmadan bırakmayan dünyanın en büyük imparatoru istediğini alabilecek miydi?
Ebu Sufyan aile kaderi olduğuna inandığı ve liderliğini yaptığı bu mücadele sonucunda amacına ulaşıp oğullarını iktidara hazırlayabilecek miydi?
Selahaddin Eyyubi gözünü Kudüs'e dikmiş ama inanılmaz bir çıkmaza düşmüştü. Çözüm neredeydi?
Hz. Ali iktidara hazır mıydı?
Ermeniler neden Anadolu için bu kadar önemliydi? Bizans Araplar ve Selçuklular Ermenileri kazanmak için neler yapıyorlardı?
Haçlılar neden Kudüs'ü bu kadar önemsiyorlardı?
Tapınak Şövalyeleri gerçekte neyi arıyorlardı?
İsa'nın İncili var mıydı?
Hasan Sabbah ne yapmak istiyordu?
Hz. Muhammed ölüm döşeğinde sevgili kızının kulağına neler söylemişti?
Hz. Fatıma neden Hz. Muhammed'in Kur'an'ını koruması gerektiğini düşünmüştü?
Yüksek Kurul her yerde ve hiçbir yerdeydi.
Tanrı Yanılmaz tarihsel gerçekleri hayal gücüyle beslemiş bir pazılın parçalarının yerine konulması hissiyle okuyucuyu tarihin labirentlerine sokmaktadır. Pazılı çözebilmek için okuyucunun hayal gücünü de devreye sokan eşsiz bir roman.