Eskiden portre ressamları vardı. Onlara "porte ressamı" denirdi. Ara'ya da bundan yola çıkarak "portre fotoğrafçısı" diyebilir miyiz?
Bence evet.
Onun "insan manzaraları"nın tümü zaten tek ya da toplu portrelerden oluşmuyor mu?
Ara'nın objektifinin gördüğünü nedense bizlerin gözleri görmüyor. (Bunu kendimden biliyorum: Hiçbir zaman Ara'nın fotoğrafındaki gibi görme-dim yüzümü.)
Bir kadraj bir ışık sorunu değil bu. Ne sorunu olduğunu bilmiyorum. Sanatın ne olduğunu bil-mediğim gibi.
Sanatçı portrelerinin Ara'nın yaşamında (fotoğ-rafçılık yaşamında demiyorum çünkü onun başka yaşamı yok) ayrı bir yeri var.
Çok erken yaşlarda şairlere yazarlara ressamlara özel bir ilgi duymuş Ara. Nerde bir sanatçı çıksa karşısına "dur bir fotoğrafını çekeyim" demiş olmalı.
Şair yazar ressam müzikçi oyuncu... Picasso'dan Dali'ye Nâzım'dan Orhan Veli'ye yerli yabancı yüzlerce yüz.