Soğuk bir Konya sabahı terk ettin beni. Sıcacık mevsim tersine döndü sen gidince. Tıpkı yokluğunda dünyanın tüm renklerinin siyahtan ibaret olduğu gibi. Benim terkedilişimi öğrenmeme ise kırkikindi yağmurları şahit oldu.
Gittin. Dönüp bir kere bakmadın 'sen' kanayan yaralarıma. Oysa ne çok sevmiştim seni.
Ahh be... Çok başka sevmiştim seni. Çok sevmenin suç olduğunu bilemeyecek kadar çok sevmiştim. Bakma miş'li konuşmama hala delicesine aşığım sana. İsteyip de ulaşamamak nasıl bir duygudur bilmezsin sen. Hele de istediğin şey tam oldu derken ellerinin boş kalması ne demektir onu hiç bilmezsin. Çünkü sen anca terk etmeyi bilirsin. Ama sana bir sır vereyim mi? Terk etmek sana hiç yakışmadı.
Delirircesine özlemek arzulamak ve ulaşamamak nedir ben bilirim. Avuçlarımın arasından kayıp giden koca bir hayata bakakalırken öğrendim bunu. Hiçbir açıklama yapmadan kayboldun ya dünyamdan kalbim hep seni sordu bana.
'Hiç mi sevmedi' dedi. Ben de 'Sevecekti' dedim. 'O da sevecekti galiba bir işi çıktı.'