Gelecekte bir gün genç bir kız yaşadığı evde sevgilisiyle birlikte esir alınır. Kızın üvey babası ve üvey amcası kaybolan bir nesnenin peşindedir.
Hırsızın Ilgın veya Peker ya da ikisi birden olduğundan emindirler. Sonra 12 saatlik çay partisi başlar...
"Bu dünyada onur ve namus kavramlarına tutunarak yaşamaya çalışan her kim varsa gen havuzundan silinip gidecektir unutma tamam mı?"
Açıkta bırakılmış bir el bombası gibi tehlikeli ustura gibi keskin. Okuyanın gözlerinde bir flaş gibi çakıyor. Gevşemeye izin yok!
Yüksek zekaların birbiriyle çarpıştığı şiddetin sürprizlerle kol kola girdiği küçücük bir odada geçen kocaman bir macera.
"Birini tanımanın ölçüsü samimiyet değildir. Önemli olan kaç kelime sarf ettiğinizden ziyade karşınızdakinin kaç zayıf yanını bildiğinizdir."
Kafası saat gibi çalışan bir kızın gözlerinden; aşk büyüme yalnızlık ihanet ve tiksintiyi görmeye hazır olun.
Yalnızca gerçeklerden bahseden bir roman ancak bu kadar fantastik olabilir.
"Seni seviyorum ama ben senin malın değilim. Benden beklemediğin hiç ummadığın yanlarımı keşfettiğinde beni iade edemezsin. Bedelimi ödemek zorundasın."
"Nabzın yayılıyor korku akan damarlarıma. Heyecana öyle alışıyorum ki yanında yeryüzünün kalanı sallanmak için rüzgarı bekleyen tekdüze bir başak tarlası. Kokun her yanımı sallıyor ve kalp atışların gereksizlikleriyle gürültüye boğulan bir dünyada saklanınca asla çıkamayacağım keyifli bir saklambaç gibi geliyor. Elektrik bu. Dudaklarına yaklaşıyorum. Bu ateş. Gözlerin loş ışıkta parlıyor. Buz. Nefesin sıcak öyle har dolu ki ve yaklaştıkça korlanıyor. Kıvılcım bu. İhtiyacım olan her şeyin utanmaz bir temsilisin ve sana sahip olamadıkça kıvranıyorum. İşte boşluk. Israrla salgıladığım bir yasaksın: Bu damla adrenalin. Hastalıksın ve iyileşmemek için dua ediyorum. Kanımdasın. Verem bu."