Musa cehennem hayatıyaşıyordu. Ne dışarıya çıkabiliyor ne de evde kendini güvende hissedebiliyordu. Karısı çoluğu çocuğu
hepsi ona yabancıydısanki. "Dışarıçıktığımda ya birden önüme geçip beni öldürürlerse!... Ya gece evi basıp uykumda
kesiverirlerse boğazımı!..." diye türlü türlü düşüncelerin oluşturduğu kör kuyularda debelenip duruyordu. Evdekilerin de dışarıya
çıkmasına izin vermiyordu; onlar tarladayken ya gelirlerse diye.
Hiçbir şey yapamaz olmuştu artık. Düşünceleri bedenine ağır geliyordu. Bütün benliği düşüncelerinin ağır yükü altına eziliyordu.
Mengeneye kıstırılmışbedeni sık ha sık ediliyordu sanki. Musa yaşam ile ölüm arasında git-gel yapan bir sarkaç olmuştu artık.
Yaşama vursa ölüme itiliyor; ölüme vursa yaşama... Bir sarkaç olan bedeni ne ölüme tutunabiliyordu ne de yaşama... Onu
kurtaracak bir şey lazımdıama neydi? Her zaman kurtuluşu bulduğu Döne'yi düşünecek hali falan yoktu. Herşey Döne sevdası
yüzünden olmamışmıydısanki?